KRİTİK ETKİ VE KÜN EMRİ
- Yalkın Tuncay
- 24 saat önce
- 4 dakikada okunur

Kritik Etki Yasası
Kuantum alanda bütün olasılıklar bir bütün hâlinde bulunur. Sonsuz olasılıklar sonsuz zaman dilimlerinde potansiyel olarak mevcuttur. Bir olayın veya olgunun (fenomenin) ortaya çıkabilmesi için kritik bir etkinin bulunması gerekir. Bu kritik etki oluşmuyorsa olay gerçekleşmez. Yani varlığın hem oluşumunda hem de dağılımında kritik etki yasasından söz edilebilir. Dolayısıyla, hem düzenli hem de düzensiz rastlantıların gerisinde duran yasa “Kritik Etki Yasası”dır. Bu etki en yoğun hâliyle insan zihninde /bilincinde ‘niyetler’ adı altında an be an tetiklenir. Muhtemelen bu bilgi formuna dönüşen zihinsel aktivite zincirleme bir etki yaratarak dalgasal formda diğer atom ve atom altı bilinçleri tetikleyip, etkiler. Gözlemcinin de yorumunu kattığı bu etkileşim tamamen yeni bir varoluşa yani kompoze bileşik yeni yapılara sebep olur. Deccal sistemi dediğimiz negatif yapılanmalar da bu düzen ve yasa gereği manipülasyonlarını gerçekleştirmek istemektedir.
Kuantize Sistemler
İnsan düşünce sistemiyle açığa çıkan bilgi kuantize olmuştur. Halihazırda tüm var oluşlar kuantize olmuş sistemlerdir. (Zaman ve mekân da dahil) Kuantize sistemler; holografik yapı aracılığıyla işlevlerini yerine getirirler. Sonuçta, düşüncelerin de fizyolojik anlamda çok küçük elektronik sinyallerden meydana geldiği ve “enerji” olduğu gerçeğinden hareketle insan düşüncesinin de kuantize olduğu fikri ortaya çıkmaktadır. O hâlde sorun bu “düşünce kuantları”nın yönetilmesine dönüşmektedir. Dolayısıyla karşılaştığımız olaylar neticesi ürettiğimiz her düşünce, kurduğumuz tüm hayaller “olasılıklar” içerisinde yer alır.
Kuantum fiziği, klasik anlamdaki fiziksel maddenin enerjiye dönüştüğü bir alana sokar bizi. O alanda artık atom altı parçacıklar, hızla hareket eden enerji parçacıklarından başka bir şey değildir. Daha da ötesi bu parçacıklar insan düşüncesinin yaydığı enerjiye yanıt verirler. Bu alanı gözlemleyen kişi ile gözlemlediği parçanın birbirinden bağımsız, kopuk şeyler olmadığı çıkar meydana. Düşünceyle enerji, gözlemleyenle gözlenen, iç ile dış, burası ve ötesi arasındaki ayırımlar kalkar. Heisenberg’ in belirsizlik alanı dediği bu alana, gönderdiğimiz düşünce paketçikleri varlık katar. Belli hâle getirir. Kuantum alanının bir noktasına yaptığımız etki bütünü etkiler aynı zamanda.
Düşünce Etkisi
Siz bir şey düşündüğünüzde bundan tüm alan etkilenir. Kuantum Fiziği, fizikle fizikötesinin iç içe geçtiği bir alandır ki berzahlardan bir berzahtır. “Sana ne iyilik gelirse Allah’tandır. Sana ne kötülük gelirse nefsindendir.” (Nisa 79) Bu ayet bize en güzel 133 delillerdendir. “Herkese yaptığının karşılığı eksiksiz ödenir onlara asla zulmedilmez.” (Nahl 111) İlahi varoluşun sonucu, hikmet yurdu işte budur.
Yukarıda belirtilen manipülasyonlar konusuna geri dönecek olursak; kuantsal şuur boyutlarında olan ve İslami değerler ile perspektif kazanmak arzusunda insanların gerçekliği bir Netflix dizisiyle sarsılabilecektir. Hatta bir şarkının nota düzeniyle zihin kimyası bozulabilir, korsan bir sosyal medya algoritmasiyla tefekkür zincirlemesi kopabilir, deccali bir tiyatroyla insan zihni manipüle edilebilir. Bu ise yukarıdaki ayette ifade edilen sana gelen kötülüklerin nefsinden olma durumudur. Enerji ve rastlantı konusuna tekrar dönersek; madde sonsuza kadar bölünebilse sonuçta sıfır kütleli ve sıfır hacimli bir varlığın geriye kalması gerekir. Sıfır kütleli ve sıfır hacimli bir varlığın olabileceğini bugün biliyoruz. Foton denen ışık paketçiği kütlesizdir ve hacmi de yoktur. Her nesne bir enerji paketi olup; canlı-cansız ayırımı yapılamaz.
Rastlantılar ve Enerji Kuantları
Belirsizliğin güncel hayattaki kavramını “rastlantı” sözünde buluyoruz. Evrende iki türlü rastlantı vardır.
1-Düzensiz rastlantılar: Bu tür rastlantıları bir kurala bağlamak mümkün olmamıştır ve ilerde bir kurala bağlanabilecekleri de şüphelidir.
2-Düzenli rastlantılar: Bunların bir kurala bağlı olarak ortaya çıktıkları saptanmış olan rastlantılardır.
Fizikçiler için “rastlantı” kavramı ancak düzenli ise araştırılmaya değer. Çünkü düzenli rastlantıların altında yatan daha temel kurallar vardır ve onların bulunup açığa çıkarılmaları gerekir. Örneğin meyve dalında olgulaşınca düşer. Ne zaman düşeceğini bilemeyiz. Çünkü düşüşünde bir düzen (kural) yoktur. Ama her olgunlaşan meyve düştüğüne göre bu rastlantısal yapının altında bir düzen vardır. İşte bu düzeni sağlayan kurallardan bir tanesi “Yerçekim Yasası” olup Newton tarafından ifade edilmiştir. Ancak yerçekimi yasası meyvenin yere nasıl çekildiği ve hangi hızla yere düştüğü hakkında bize bilgi verir, neden düştüğü hakkında bilgi vermez. Çünkü “nasıl?” sorusuna yanıt aramak kolaydır ama “neden, niçin?” sorusuna yanıt bulmak çok zordur.
Bir önceki örnekte olgunlaşan meyvenin “neden yere düştüğü” sorusu çok daha derin bir yasadan dolayıdır. Bu yasa da varlığın varlığını sürdürme yasası olarak ifade edilebilir. Yani, var olan bir nesne tümüyle yok olmaz. Ancak şekil değiştirir ve bir yolunu bulup varlığını sürdürür. Kimyacı Lavoiser (1743-1794) “Hiçbir şey yoktan var olmaz ve var olan hiçbir şey vardan yok olmaz” demişti. Bugünkü anlayışımıza göre “Her nesne enerjidir ve enerji yok olmayıp dönüşür”, diyebiliriz. Fizikçilerin araştırma alanına Enerjinin dönüşüm ortamı da diyebiliriz. Çünkü nesnelerin etkileşimleri incelenirken, aslında enerji türleri ve onların birbirlerine nasıl dönüştükleri incelenmektedir. Fizikçi bu incelemeyi de doğayı sorgulayarak ve aldığı yanıtları yorumlayarak sürdürür. Fizikçi yorumlarını tutarlı bir yapıya dönüştürmekle kalmaz, kurduğu yapıyı sürekli sorgulayarak yeni gözlem ve deneyler karşısındaki başarısını da sınar.
Örnek vermek gerekirse atomdaki elektron sıçramalarını düşünelim. Belli bir Eşik Enerjisine sahip fotonları atom üzerine yollamadıkça elektronu bir yörüngeden diğerine sıçratamazsınız. Fakat elektron, almış olduğu foton enerjisini derhâl geri verip eski yörüngesine döner. Bu arada iki yörünge arasındaki enerji farkına eşit bir foton salar. Böylece atom var olmaya devam eder. Demek ki “kritik etki” hem niceliksel hem de niteliksel olarak varlığın var olmasında önemli bir rol oynar. Sonsuz olasılık, seçimlerin neye göre belirlendiği yani hangi kriterlere göre böyle bir tetiklemenin oluştuğu tam bir belirsizlik olarak karşımızda duruyor. Bunu belki de hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz.
OL emri dahilinde gerçekleşecek tetiklemeler tevhid esasları dahilinde incelendiğinde La ilahe İlla Allah ifadesinde her daim bizlere TEK-BİR noktayı koydururken, şehadet cümlemizin ikinci yarısında yer alan Muhammedîn RasulAllah ifadesi, tercih ve özgür irade noktasında (Noktadan çoğalan diğer noktaların oluşturduğu düzlemler üzerinde) hareket imkânını bizlere vermektedir. Kuantize düşünce ve özgür sonsuz olası enerji kuantları, ilk cümlenin (Allah’ın birliği) sınırları içinde hareket eder. Bunun ise, ilk tetiklemenin (KÜN) farklı görünüm, varyasyon ve tecellileri şeklinde bize lütfedildiğine şahit oluyoruz. Kün (Ol) emriyle kâinat; yaratılan zaman ile her an atom altı ve üstü tüm boyutlarıyla sanatını icra etmektedir. Tek bir emir ile sonsuz tetiklenmeler sahneye konmuş ve bizlerden de bunun şahidi ve gözlemcisi olmamız istenmiştir.
Yalkın Tuncay
Comentarios